
























|

SON BAŞBUĞ'A
Bindokuzyüzdoksanyedi, nisanın dördü; Ne
çilesiz an yaşadı, ne de bir gün gördü, Yurdumu kapladı, karanlık bir
örtü,
Feryâd-ı figân ciğerleri dağladı, Kanı Türk olanlar
Başbuğ için ağladı...
Kanı kalleş olana zaten sözüm yok,
Çekildi damarlarımdan kan, özüm yok, Şu yalan dünyada, gayri gözüm
yok,
Feryâd-ı figân ciğerleri dağladı, Kanı Türk olanlar
Başbuğ için ağladı...
Öne düştü bir bir, eğilmeyen başlar, Sel
olup süzüldü, pınarlarından yaşlar, Hüzne belendi, bozkurtca bakışlar,
Feryâd-ı figân ciğerleri dağladı, Kanı Türk olanlar Başbuğ
için ağladı...
Bindokuzyüzkırkdört yılından beridir, Durmadı,
dinlenmedi desem yeridir, Öldü demeyin; öldü demeyin "O" diridir,
Feryâd-ı figân ciğerleri dağladı, Kanı Türk olanlar Başbuğ
için ağladı...
Bence Yavuz'un, Fatih'in bir eşiydi O, Türk
Dünyasının yıldızı, güneşiydi O, Bozkurtların Başbuğu, Türkeşiydi O,
Feryâd-ı figân ciğerleri dağladı, Kanı Türk olanlar Başbuğ
için ağladı...
Haber salındı yedi düvele, her kula, Milyonlar
yürüdü Ankara'da kolkola, Son Başbuğ, böyle uğurlandı son yola,
Feryâd-ı figân ciğerleri dağladı, Kanı Türk olanlar Başbuğ
için ağladı...
İlahi emir bu, dinleyin !.. dinleyin duyun,
"İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" Hakkını helal et, bizlere
Başbuğum,
Genç Ozanım karaları bağladı, Kanı Türk olanlar
Başbuğ için ağladı...
(4 nisan 1997, İstanbul)
|