Türk kültüründe bozkurt'un manasını açıklayabilmek için kültürün
tanımlanması gerekir. Özellikle kültürde sembolün öneminden bahsettikten sonra
Türk kültüründe bozkurt'un manasını daha rahat açıklayabiliriz. Çünkü bir
milletin kültürü ile mitolojisi birbirinden
farklı kavramlar değildir. Her ikisi de aynı hayat felsefesinden beslenmektedir.
Kültür; bir milletin, dilini, sanatını, dinini, hukuk ve ahlakını, duygularını,
inançlarını, hükümlerini aksettirir.Çünkü
bir milletin folklorunu, edebiyatını, mitolojisini, dini idrak tarzını belirleyen,
mensuplarırun idrak alemini oluşturan değerlerin özünde o milletin kültürü
vardır.
Kültürün özelliği, ait olduğu fertlere kazandırmış olduğu idraktır. Bir
kültürün sınırı, onun zihniyet ve imanı ilf çevrelenmiştir. Kültürleri
birbirinden ayıran, zihniyet ve iman farklandır. Aynı farklara sahip olan cemiyetlerin
birbiri ile çarpışmasına sebep olur. Kültür çevreleri benzer
olan veya benzer kaynaklardan beslenen kültürler olur ama bunlar birbirine tamamen
benzemez.
Her kültür, diğerlerinden farklı görünmek durumundadır, Farklılık şuuru
olarak isimlendireceğimiz bu durum, toplumun bütün hayat şekillerini başka
kültürlerden ayrı olmaya, değişik bir üslüp kurmaya yönlendirmektedir. MilK kimlik
yahut, kişilik dediğimiz bu farklı oluş, düşünce biçiminden, kılık kıyafet,
tavır ve davranış biçiminden, eğitime ve eğlenceye kadar hayatın her saha ve
safhasında görüpür. Mesela, aynı dine mensup olan milletlerin dinî anlayış
şekilleri birbirinden farklıdır. Çünkü idrak alemini şekillendiren değer
yargıları farklıdır. Bu farkı onaya çıkaran ise o inilletin kültürüdür. Bu
farklılıklar o milletin mimarî abidelerine, edebî eserlerine, musikî eserlerine,
felsefî sistemlerine v.s yansır ve kültürün devamlılığını sağlar. Böylece gelecek nesillere yol gösterici olur, kaynaklık yapar.
Her toplumun kültür değişmelerinin bir geçmişi vardır. kaynağını ise o
toplumun tarihî derinliklerinden alır. Bir kültür varsa, onun ait olduğu millet
vardir. Millet özelliğine layık bir topluluk varsa, muhakkak bir kültürü vardır.
Kültürler ve dil, din, tarih, edebiyat, sanat, örf ve adetler gibi unsurları
şüphesiz ait oldukları, cemiyetler kadar eski ve onlarla yaşıt sayılmalıdırlar. Bu
kültür unsurları nesilden nesle intikal ederler. Bunun neticesi olarak da yeni nesiller bunları hazır bulurlar.
Kültürü kalıcı kılan ve gelecek nesillere aktaran. kültürün değer
yargılarıdır. Bu değer yargıları da kendini sembollerle yaşatır. İşte bu
semboller kültürün en sert kısrnını oluşturur.
Kültürün genel manada anlamını açıkladıktan sonra
üzerinde durmamız gereken önemli bir kavram da "Türk Kültürü"
kavramıdır. "Ilk Türkler, yani bizim en eski atalarımız bugünkü Orta Asya diye
bilinen yerde, Tanrı Dağları ile Altay Dağları arasında yaşıyorlardı. Tarih öncesi insanlar ve kültürlerle uğraşan bilim adamlarının o
bölgelerde yaptıkları kazılardan edilen bilgilere göre; Türkler beyaz ırktan,
geniş kafalı ve orta boylu insanlardı. Burası Çin ile sınırdaş olan bir ülkeydi.
Bu yüzden Türklerin eski tarihlerine ait bilgilerin
pek çoğunu Çin tarihlerinden öğreniyoruz.. Çin tarihleri M.Ö. 20001000
yılları arasında ilk Türk hükümdarlarından bahsediyorlar.
Böylece Türklerin bilinen tarihi 4000 yıllık bir
tarihtir"5 Eski Türklerin kültürü "bozkır" kültürü olarak ifade
edilmektedir. Bozkır kültürünü ise Türklerin siyasî ve sosyal yapısı
oluşturmaktadır.13 Bu kültür, göç ve
fetihler esnasında orada terk edilip gelinmiş değildir. Esasında, sosyolojik kaideler
de göstermektedir ki kültür bir elbise gibi eskiyip atılmaz veya değiştirilemez.
Nitekim îslamiyeti kabul eden Türklerde Şamanizmin en önemli izleri ilk dervişlerin
istedikleri zaman bir hayvan veya kuş şekline girebilmeleridir. Mesela "Geyikli
Baba: Bu dervişler geyiğe binerler, tepelerinde
geyik boynuzları bulunan şapkalar taşırlardı. Bu dervişler yalnızca rahip veya
sihirbaz mahiyetindeki insanlar değil; arkalarına taktıkları on binlerce Türk'ü
iskan ettirip. yerleştiren liderler idiler.7 Anadolu'nun fethi ile Orta
Asya'dan gelen nüfus akımının başında bu dervişler
bulunuyordu. Fakat şimdiki şaman elbislerinin hususiyeti bozulmuştur. Bu konu üzerinde
çalışan araştırmacılara göre en eski ve orijinal şaman elbiseleri kuş veya hayvan
şekillerini taklit etme suretiyle yapılan elbiselerdi.
Bunu giyen şaman hem kendi atasının hem de istediği zaman o kuşun şekline
girebileceğini göstermek istiyordu. Bu şekil değiştirmeye, mitoloji araştırmalannda
"Metamorphose"" denir.8
Türkler, bu deyimi "Donuna g'irmek" şeklinde ifade etmektedirler. Bektaşiler
bu eski şamanist inancı tasavvufa uydurup "mana aleminden velaetle" diye bir
sebep bulmuşlarsa da bu bahane kuş donuna girmeyi mazur göstermeye kafi değildir. Kuş
sembolleri daha ziyade ileri toplumlarda görülüyordu. Yirmi dört Oğuz boyunun sembol kuşları bunun en güzel örneğidir. tlk Müslüman
Türk dervişleri de zaman zaman kuş donuna girerlerdi.9 Bunun örneklerini Anadolu'nun
Türkleşmesi zamanında Anadolu'ya gelen dervişlerde görmekteviz. Ahmet Yesevî turna
donuna; Hacı Bektaş Velî güvercin donuna girmiş olarak kabul edilmektedir. Nitekim
Abdal Musa, Hacı Bektaş Velî'nin Anadolu'ya gelişini şöyle anlatıyor:10
Güvercin donuyla Uruma uçan
İmamlar evinin kapısın açan
Bizim üzerinde durmaya çalışacağımız husus Türk
kültüründe önemli bir yeri olan Bozkurt'un ilkel kabilelerde olduğu gibi bir totem
mi, yoksa onlardan farklı olarak büyük bir ülkünün mitolojide ve kültürde
"Bozkurt" sembolü ile yüzyıllardan beri yaşamasını sağlayan bir kültür unsuru mu olduğudur. Bu soruların
cevabmı bulduğumuz zaman makalemizin amacı hasıl olacaktır. Kurt ile ilgili Türk
mitolojisini incelediğimizde kurt'un önemli bir yer işgal ettiğini görüyoruz.
Oğuzlar diğer kavimlerden daha fazla
gelişmişlerdi. Oğuzların diğer kavimlerden daha fazla geliştiğini gösteren
bulgular mevcuttur. Bozkır kültürüne mensup olan Türk boylarını, gerek yaşadığı
coğrafyada gerekse yaşamış oldukları zamanda diger boylardan ayıran ve
farklılaştıran temel faktörler mevcuttu. Bu
faktörlerin başında Türklerin atı evcilleştirmeleri gelmektedir. Atı
evcilleştirmelerinin önemi, savaş aracı olarak kullanılmasıdır. Türklerin atı
savaş aracı olarak kullanmaları diğer milletler karşısında müthiş bir üstünlük
sağlamalarına sebep olmuştur. Türkler atı kullanarak hareket kabiliyetlerini
artırmışlardır. Böylece düşmanlanna karşı üstünlük sağlamışlardır. Diğer
önemli faktör ise Türklerin demiri işlemesidir. Özellikle, demirin savaş aracı
olarak kullanılması, Türklerin savaşlarda
başarılı olmasında etkili olmuştur.11
Türklerin gerek atı gerekse demiri savaş aracı olarak kullanması büyük bir
coğrafyaya hakim olmalarına zemin hazırlamıştır. Özellikle Türk Cihan Hakimiyeti
anlayışı, Türklerin dünyayı adil olarak yönetmesi ve gittiği her yere Türk'ün
adaletini götürme arzusu ile tarih boyunca Türkün kutlu sevdası olmuştur. Türk
cihan hakimiyeti anlayışına göre Türk'ün her gittiği yerde huzur ve adalet temin
edilmiş olacaktı. İslamiyet'in Türkler tarafından kabul edilmesiyle birlikte Türk cihan hakimiyeti manevî bir kimlik bularak
ilayı kelimetullahı yayma fonksiyonunu da üstlenmiştir. Bu kudsî amaç, Türklere
büyük bir ülkü kazandırrrnştır12 Bu ülkü ise, cihan devleti
olma ülküsüdür.
Türk kültüründe bozkurt'un manasını açıklamadan
önce kısaca "tüz" kavramını da açıklamak faydalı olacaktır. Çünkü
Orta Asya halklarının ve dolayısıyla Türklerin bazı hayvanları ve yırtıcı kuşları kutsal sayarak onları
kendilerine sembol edinmelerinin sebepleri üzerinde şimdiye kadar çok durulmuştur1.
Tarih boyunca Türk'ün hayat felsefesi ve bu felsefenin yön verdiği günlük
yaşayışı, bozkurt'la yakından ilgili olmuştur. Çünkü manevî birlik, moral,
tesanüt fikrini ifade eden hemen bütün efsane ve destanlarımızda bozkurt merkezî bir
rol oynamıştır. Nesillerden nesillere, asırlardan asırlara aktarıla aktarıla
nihayet yazı ile tespit edilebilmiş olan Türk destan ve efsaneleri tarihî bakımdan büyük bir ehemmiyeti haizdir.
Türklüğün büyük ve renkli hayat macerasını gereği gibi kavrayabilmek için önce
destan ve efsanelerdeki çeşitli motiflerin iyi değerlendirilmesi gerekir.14
Türklerin kurttan türedikleri hakkındaki inançlara kaynak teşkil eden metinlerin
büyük bir kısmı Çin kaynaklarında yazılıdır. Destanlarda kurt, Türklerin atası
olan delikanlıyı hem iki defa ölümden kurtarmakta hem de onun soyunun devam etmesini
sağlamaktadır. Böylece Türk soyunun ölmezliği temin edilmiş olmaktadır.15 Bir başka rivayette ise kuıttan türeme bir başbuğ Türkleri
soğuktan kurtanp hayata kavuşturmaktadır. Türk soyunun imhadan kurtarılmasında ve
devamında en büyük amil yine kurttur. Türklerin belli başlı bütün destanlannda
bozkurt'un merkezî bir rol oynadığı ve ata, rehber ve kurtancı fonksiyonları ifa
ettiği görülüyor. Bu destanlar sözlü olarak Türkler arasında uzun zaman çok
canlı olarak yaşadıktan sonra yazıya geçirilmiştir. Yazılı tarihin bulunmadığı
zamanlarda destan ve efsanelerin birçok tarihî
hakikatleri aksettirmek bakımından ne derece büyük önem taşıdığını belirtmeye
gerek yoktur.
Destanlarda bir milletin manevî hayatı, düşünüşü ve hayat felsefesi gizlidir.16 Destanlardaki her motif bir gerçeğin, bir inanışın
sembollerle ifadesidir. Bu çerçevede bakıldığında bozkurt'un Türk destanlarındaki,
dolayısıyla Türk Milletinin duyuş ve inanışındaki rolü şu ana fonksiyonlarda
toplanmaktadır:
1) Ata olarak Bozkurt
2) Rehber olarak Bozkurt
3) Kurtarıcı olarak Bozkurt
Bozkurt'tan türemiş olmak inancı Türklere uzun zaman
boyunca büyük bir gurur, kendine inanış emniyet ve geleceğe güvenle bakma duygusu
vermiştir. Bazı Türk destanlannda ana, bazı Türk destanlarında baba olarak görülen
bozkurt çok defa Türk neslinin yok olacağı zaman
ortaya çıkmakta ve Türklerin neslinin devam etmesini sağlamaktadır.17 Böylece Türklerin soyunu kutsallaştırmaktadır. Türklerin
müşkül zamanlarında millet hayatında büyük tesiri olacak geniş şümullü
hareketlere girişecekleri zamanlarda bozkurt onlara yol göstermekte ve eşi bulunmaz
şekilde rehberlik yapmaktadır. Ergenekon Destanı'nda ve Kut dağı efsanesinde bozkurt
millî bir kılavuz rolünü oynamaktadır. Türk'ün başı çok sıkıştığı zaman
bozkurt'un meydana çıkarak onu kurtarması, evladı üzerine eğilen bir ananın veya babanın şefkat duygusunu hatırlatacak
derecede derin bir mana da taşımaktadır. Sanki bozkurt manevî hir alemden Türk
milletinin akıp giden hayatını devamlı takip etmekte ve onların başının
sıkıştığı, çaresiz kaldıklan zaman ortaya
çıkmakta ve yol göstermektedir. Türk mitolojisine
baktığımızda bozkurt'un Ergenekon, Kut Dağı, Oğuz Kağan destanlarında yol
gösterme fonksiyonu da tamamen semboliktir. Milletin büyüme, yayılma ve güçlenmesi
için takip edilmesi gereken metotların işaretini destan maddî unsurlarla ifade
etmektedir.
Bozkuıt'un kurtarıcı olarak destanlarda oynadığı rol bize bazı gerçekleri
hatırlatmaktadır. Dişi bozkurt'un düşmanların baskınından canlı olarak kurtulmuş
olan son Türk'ü kolları arasına alarak büyük denizin üzerinden aşırması ve
böylelikle yeniden taarruza geçen düşmanın onu öldürmesini önlemesi de bir
semboldür.
Bozkurt'ta sembolize edilen fikir Türk birliğini sağlayan, onlann büyüyüp,
gelişmesini temin eden bir fikirdir. Türkler bu fikre inanıp riayet ettikçe
hakimiyetlerini ve üstünlüklerini korumakta, bu fîkirden aynldıkları zaman felakete
uğramaktadırlar. Onları felaketlerden kurtaran da yine bozkurt olmaktadır.^"
îçte burada bozkurt, Zelenin'in belirtmiş olduğu bir totem değil19;
bir fikir veya ideolojinin yani sosyal bir hayat nizamının
yansımasından başka bir şey değildir. Çünkü totem olan hayvan veya eşyanın
fonksiyonu ile Türk mitolojisindeki bozkurt'un fonksiyonu birbirinden çok farklıdır.
Totem olan hayvan veya eşya işlerliğini yitirdiği halde bozkurt'un taşıdığı mana ve fikir telakkisi günümüze kadar
gelmiştir. Bu hususları göz önüne aldıgımızda bozkurt'u bir totem olarak
değerlendiremeyiz.
Bu düşünce yalnızca destanlarla sınırlı kalmayıp günümüze kadar gelmiştir.
Türklüğü büyük tehlikelerden kurtaracak olan, destanlardaki bu bozkuri'tur. Çünkü
biliyoruz ki Türklüğün baçının darda kaldığı, neslinin yok edilmeye
çalışıldığı zaman, onu kurtaran daima bozkurt olmuştur.20
Büyük hükümdarların doğumu daima olağanüstü olmuştur. Hükümdar anneleri
doğumla alakalı olağanüstü rüyalar görmüşlerdir. Mesela Manas Han'ın karısı
Kanıkey Hatun da bir gece çok güzel bir rüya görmüştü; rüyasında hemen
yakınında bulunan çelik bir eğe görmüş, eğeyi alarak saklamış. Sabah rüyasını
ülkenin tecrübe görmüşlerine anlatınca, herkes sevinmiş ve Kanıkey Hatuna şöyle
demişlerdi:
"(Bu çocuk), gök yeleli korkunç bir kurt gibi olacak."21 Buna benzer olaylar bize kurdun totem değil, halkın örf ve
adetlerinde, inançlarında ve rüyalarının yorumunda etkili olan bir sembol olduğunu
gösteriyor.
Kırgızlarda cins ve güzel atlara da KökBörü (Gök kurt) adları verilirdi. Bunlar
yiğitliğin ve mükemmelliğin sembolü olmuşlardı. Özellikle gök kurt ismi Türk
atasözlerine de yerleşmiştir. Kurt, Türklerde kudret ve güçlülüğün bir timsali
olmuştur. Bu husus bütün Türk boylarında atasözleri haline gelmiştir. Mesela Azerî
atasözünde; "Kurt ile koyun, kıhç ile oyun olmaz" deyimi
varken, Anadolu'daki Türkler ise "Kurtla koyun
olmaz, ciğerle oyun olmaz" denmektedir.
Kurt'un, belki de çok eski çağlarda Türklerin totemi
olabileceği Bahaeddin Ögel'e göre bir ihtimaldir. Göktürk çağında kurt, bir
totemden ziyade kutsal bir sembol haline gelmişti. Gök Türklerin kendi bayraklarının
başına bir kurt heykeli koymalarının sebebi de bu idi. Kurt başlı sancaklar Gök Türk Devleti'nin yıkıhşından sonra
da unutulmamıştı. Kağanlık verileceği zaman kurt başlı bir bayrakla bir davul
vermeyi de unutmamışlardır. Bu husus, Türklerin Anadolu'ya gelişinden sonra da devam
etmiştir.22
Türk kültüründe mana bulan bozkurt kavramıyla
anlatılmak istenen, bir fikir birliği ve bir mana etrafında bütünleşmedir. Zira
ilmî bilgiden veya Türk kültürünün gelişme çizgisinden yoksun olan kimseler, bu
sembole gönül verenleri ise puta tapanlar olarak tanımlamakladırlar. Kendilerini
çağdaş aydın olarak gören bu meyhane filezoflarına verilecek en güzel cevap
kanımızca şudur: Başka milletlerin veya kültürlerin uşaklığını ve
misyonerliğini yapacağınıza kendi kültürünüzün değer yargılarını öğrenin ve
öğretin. Bunu yapmaya ilmî cesaretiniz de yoksa,
yapanlara engel olmayınız. Ama unutmayınız ki başınız sıkıştığı zaman, sizi
yılanlardan, akreplerden ve de ayılardan kurtaracak olan yine bozkurt'tur.
* İnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat FaküllesıAraf.
Grv.
DIPNOTLAR
1
Arık Remzı Oğuz: Türk înkılabı ve Milliyetçiliğimiz, Ankara, 1981, sh. 30
2 Ülken H. Ziya: "Kültür ve Medeniyet";
Türk Düşüncesi, sayı: 13, cilt: 3, 1954, sh. 8'
3
Kösoğlu Neuzat: Millı kültür ve Kimlik,
îstanbul, 1992, sh. 31
4
Dinçer Nahid: Türkiye'de Kültür Buhranı
Sebepleri ve Neticeleri, İstanbul, 1988, sh. 8
5
Güngör Erol: Tarihte Türkler, îstanbul, 1992, sh. 11
6
Güngör Erol: a.g.e., sh. 53
7
Ögel Bahaeddin: Türk Mitolojisi, Ankara, 1971, sh. 29
S Ögel Bahaeddin: a.g.e, sh. 29
9 Ögel Bahaeddin: a.g.e., sh. 29
10 Ögel Bahaeddin: a.g.e., sh. 3031
11 Kafesoğlu İbrahim: Türk Millî Kültürü, Istanbul, 1993, sh. 208213
12 Turan Osman: Türk Cihan Hakimiyeti Ülküsü, c. 12 îstanbul, 1993, sh. 94101
13 Zelenin, D.K.: "Sibirya'da Ongon Kültü", Zik: Abdülkadir
İnan, Belleten, Sayı:
2324, Sh. 312
14 Deliorman Altan: "Bugünkü Man&sı ile
Bozkurt"" Tiırk Kültürü, Sayı: 55, sh. 1
15
Deliorman Altan: a.g.m.., sh. 12
16
Ögel Bahaeddin: a.g.e., sh. 470
17
Ögel Bahaeddin: a.g.e., sh. 470471
18
Ögel Bahaeddin: a.g.e., sh. 472473
19
Zelenin D.K.: a.g.m., Sh. 312
20
Ögel Bahaeddin: a.g.e., sh. 4546
21
Ögel Bahaeddin: a.g.e., sh. 49
22
Kafesoğlu İbrahim: a.g.e., sh. 320